Canlı Tv izle, Kesintisiz TV izle, Ücretsiz online internet üzerinden hd televizyon izleyebileceğiniz web sitemizdir.
Her Telden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Her Telden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

NLP ile Hayatınızı Değiştirecek 4 Yöntem


Bu makalede, davranışlarınızı değiştirmeye, daha iyi sonuçlar elde etmeye, daha iyi deneyimleri oluşturmaya yardımcı olacak en iyi performans veren tekniklerden birkaçını sıralayacağım.
1.       Teknik :   DIŞARIDAN GÖZLEM
Bazen strese, depresyona ya da diğer olumsuz duygulara iten şeylere tepki gösterme eğilimindesiniz. Örneğin arkadaşınız, özellikle bir kelime kullandığında, arkadaşınızın davranışı sizi deli eder ya da sizi sinirlendirir. Bu NLP tekniği, böyle durumlarda ortaya çıkan olumsuz duygularınızı etkisiz
kılmaya yardım edecek.
NLP tekniği aynı zamanda korkulara karşı bir ilaç gibidir, çünkü NLP tekniği insana, kişinin gözlemci olarak durumu gözlemlemesine ve durumu tarafsız olarak değerlendirmesine imkan tanır. Daha sonra insan, durumu nasıl abarttığını ve geleceğe aşırı tepkinin durdurması gerektiğini görür.
Dışarıdan Gözlem etkisini uygulamak için yapmanız gerekenler:
        Ortadan kaldırmak istediğiniz duyguyu belirleyiniz.  Örümcek korkusu, belirli insanlar karşısında aşağılık duygusu gibi.
        Gözlemci olarak durumu başından sonuna doğru yeniden yaşamaya başlayınız. Yerin, zamanın, konunun ayrıntılarını hatırlama çalışınız.
        Şimdi bir film gibi durumu yeniden gözlemleyiniz. Meydana gelen olayları hızlı ve yavaş biçimde ilerletiniz. Aynı zamanda birkaç kez bu olayı hatırlamayı durdurabilirsiniz.
        3-4 kez bunu yapınız.
        Beyninizde aynı olayı görmeye çalışınız. Olumlu olan duygular, olumsuz duyguların yerini alacaktır. Hala olumsuz duygular hissediyorsanız, olumsuz duygularınız tamamen kaybolana kadar bu alıştırmaları tekrarlayınız. http://www.memurvadisi.com/

2.       Teknik:  İÇERİĞİN YENİDEN ÇERÇEVELENMESİ
NLP tekniği kendinizi şaşırmış, kızmış hissettiğiniz zaman iyi bir görev üstlenir.. Daha olumlu bir şekilde düşünerek olayın duygusunu değiştirir. Farklı çerçevede durumun içeriğinin yeniden çerçevelenmesine imkan tanır.
Diyelim ki, işinizi kaybettiniz. Düşündüğümde bana çok kötü geliyor. Ama olayın farklı yönlerini görmeye hazır olunuz. İşinizi kaybettiğiniz için, şimdi daha iyi konumlara açıksınız ve yeteneklerinizi geliştirmeye fırsat verecek farklı işleri keşfedecek durumdasınız.    Bu deneyim sizi dayanaklı hale getirecek ve daha cesaretli bir insan olacaksınız.
Bu örnekte olayı yeniden çerçevelenmiş haline getirdim. Sizi olumsuz durumlar karşısında odaklamaya ve aynı zaman da bunları olumlu göstermeye fırsat vererek, sizin açınızdan durumu değiştirdim. Tamamen başka bir bakış açısı altında olayı görmenize imkan verecek ve daha iyi kararlar alacak durumdasınız.  Çünkü şimdi olayların olumlu yanlarına karşı odaklısınız.
O zaman, olaylardan korkmayınız. Çözümlerini düşününüz.
Beklenmedik olaylarda insanların yapmaya eğilimli oldukları şey, panik, güven eksikliği, gelecekten korkmadır. Bu sadece daha fazla sorunlara yol açar. Bu tip olumsuzluklara karşı dikkat ediniz ve olayın avantajlarını bulunuz.
3.     Teknik:  ÇAPA
Çapa tekniği birçok amaç için kullanılabilir. Söylediğiniz ya da yaptığınız bir şeye duygusal tepki için temel olarak NLP tekniği kullanılır. Örneğin, bir kişinin omzuna dokunduğunuzda bilinçsiz olarak gülmeye başlaması mümkündür.
Çapa Tekniği NLP' de çok kullanılan bir tekniktir. Bir kişinin nasıl hissettiğini anında değiştirebilirsiniz. Birçok durumda mümkündür, özellikle kişi kendini güvensiz ve üzgün hissettiğinde. Sadece olumlu bir duyguya demir atabilirsiniz ve bir insanın sinirlendiğini gördüğünüzde çapayı çekebilirsiniz. 

Bunun Nasıl Yapıldığına Dair Birkaç Bilgi
        Üzerinde deneme yapmak istediğiniz insanın durumunu belirleyiniz. Mutluluk, cesaret ya da başka şeyler olabilir.
        Kişinin olaya müdahale olması için gerekenleri yapınız. (Kişiyi istenen duruma götürecek bir hikaye anlatabilirsiniz.)
        Kişiyi tamamen olayın içinde gördüğünüz zaman, ona dokunabilir, omzuna ellerinizi koyabilirsiniz, birkaç saniye bu durumda kalınız. Dokunduğunuz yeri hatırlayınız.
        Sonra elinizi omzundan çekiniz ve oluşturduğunuz duygusal durumla ilişkisi olmayan bir şeyler söyleyiniz. Önemli olan şey insanın zihnini ortaya koymasıdır.
        Birkaç dakika sonra yeniden aynı bölgeye dokununuz ve tepkiyi gözlemleyiniz. Süreç başarılıysa, bu kişi oluşturduğunuz aynı duygusal tepkiye sahip olmalıdır.



4.       Teknik :  UYUM
Uyum önemli bir yetenek ve buna hakim olmak oldukça kolay. Her türlü insanla uyuşmanıza imkan tanır.
İnsanlarla bağ kurmanın birçok yolu vardır. Bir insanın solumasını takip edebilirsiniz, vücut dilini aynada yansıtabilirsiniz ve başka insanın kullandığı benzer kelimeleri kullanabilirsiniz.
Aynı zamanda konuştuğunuz insanın temel duyusal algısını değerlendirebilirsiniz. Bu görsel, dokunsal ya da işitsel olabilir. Aynı duyuyu siz de kullanabilirsiniz. O kişinin kullandığı kelimelere dikkat ederek ve onunla konuşarak bunu kolayca yapabilirsiniz.
Konuştuğunuz kişi böyle kelimeler ya da cümleler kullandığında, kullandığı temel duyuların işitsel olduğunu anlayabilirsiniz:
"Seni duyuyorum."
"Seni dinliyorum."
çınlamak
bip bip
tik tak
gürültü

Konuştuğunuz kişi böyle kelimeler ya da cümleler kullandığında, kullandığı temel duyuların görsel olduğunu anlayabilirsiniz:

"Ne demek istediğini anlıyorum."
"Benim görüşüm açıktır."
"Geleceğin parlak"
büyük
karanlık
portakal
kare

Konuştuğunuz kişi böyle kelimeler ya da cümleler kullandığında, kullandığı temel duyuların dokunsal olduğunu anlayabilirsiniz:
"Bunun yapılacak en iyi şey olduğunu düşünüyorum."
"Bu konuda kötü hissim var."
"Hoş bir havası vardı."
sıcak
serin
kumlu
nemli
dokunmak

SONUÇ:
Bu teknikler doğru olarak uygulanırsa, NLP'nin bu dört tekniği hayatınızı birçok yönünü değiştirebilir. Bir tekniği istenen etkiyi vermiyorsa, istenen etki elde edilene kadar alıştırmaları tekrar etmeyi bırakmayınız.

Yabancı Dil Öğrenmenin 10 Temel Adımı


Lisede okurken beden eğitiminden bozma Almanca hocamız yüzünden yabancı dil öğrenmekten ne kadar nefret edilebilirse o kadar nefret ettim. O dersleri nasıl geçtim bilmiyorum ama şu an Almanca’dan tek hatırladığım ‘I liebe dich’. Bunu da muhtemelen erkek nüfusumuzun tamamına yakını biliyordur.
Sonra kaderin garip bir cilvesi olarak üniversitede tamamı İngilizce olan ODTÜ’yü
kazandım. Bölümüm tarihti. İlk birkaç ders dişimi sıktım ama sonrasında hemen tekrar üniversite sınavlarına hazırlanmaya topuklandım. http://www.memurvadisi.com/

Tarihe olan ilgim devam ediyordu. Ama Hacettepe’nin Tarih Arşivciliği Bölümünü kazandıktan sonra sevinçle gittiğim kayıttan hüzünle döndüm. Zira bölümüm İngilizce'ydi. Ne alaka ise…  Hasıl-ı kelam iş kayıtla kaldı.
Ben artık İngilizce’ye mağlup olmuş yenilmiş bir gladyatördüm. Anadolu’da kullanılan güzel bir tabirle ‘İngilizce öğrenmem ahirete kalmıştı.’ İngilizce öğrenme defterini bir daha açmamak üzere kapadım.
Yıllar geçti. Kişisel gelişim dergi ve kitaplarına editörlük yaparken basit bir ‘dil öğrenme engeline’ yenilmiş olmaktan rahatsız oldum. Zira hayatımın diğer tüm alanlarında hedeflerimi gerçekleştirmiştim. Neden bir dil engeli önüme sonsuza kadar dikilecekti ki?

Hasılı bavulumu topladım ve Amerika’nın yolunu tuttum. Bir yandan dil öğrenecek bir yandan yazacağım yeni kitaplar için malzeme toplayacaktım.




Ülkemizde dil öğreniminde neyi yanlış yaptığımızı, burada geçirdiğim 1 senenin sonunda çok iyi anladım.
Bizim milli eğitimimizin yabancı dil öğretme stratejisi “Yabancı dil nasıl öğretilmez” üzerine kurulmuştur. Bu alanda da gerçekten ödül almamız gerekiyor. Zira 70 yıldır yurttaşlarına 6 yıllık orta ve lise eğitiminin sonunda 5 kelime konuşacak kadar dil öğretemeyen başka bir sistem dünyada yok.
Umarım ülke olarak bu konuyu biran önce çözeriz. Zira dünyaya entegre olamayan toplumların geleceği hiç de parlak değil.
Konuyu fazla dağıtmadan hemen asıl meselemize geliyorum. Buradaki İngilizce öğrenme tekniklerini gördükten sonra kendime göre bir dil öğrenme programı yaptım. Adım adım uyguladım. Kendimde çok işe yarayan bu programı sizlerle paylaşmak istedim. Umarım sizlerin de işine yayar.

Dil Öğrenimde 1. Adım
Kesin Karar Verin: Dil öğrenmeye kaç kere başladınız? Muhtemelen birçok kez. Ama kursa gittiniz, kitap aldınız, internetten takip ettiniz ve sıkılıp bıraktınız. Tekrar bunu yaşamamak için dil öğrenmeye ciddi bir karar vermeniz gerekiyor. Neden dil öğrenmek istediğinizi  bilmeniz de tabi. Başka ülkelere yerleşmek, çalışmak, gezmek için olabilir. Başka dilde okumak, yazmak, izlemek için olabilir. Her ne olursa olsun siz kesin kararınızı verin ve öyle başlayın. Karar verirken de yabancı dili okumak, yazmak, konuşmak ya da hepsini yapmak için mi öğreneceğinizi de netleştirin. Sadece kitap okumak, internetten bilgi toplamak için dil öğrenecekseniz tabi ki programınız konuşmak için dil öğrenenden daha farklı olmalı.

Dil Öğrenimde 2. Adım
Zaman Takvimli Program Yapın: Dil öğrenirken kendinizi kandırmayın. 3 ayda dil öğrenmek için 24 saat dille yatıp kalkmalısınız. Öğrenciysen, memursan, çalışansan, ev hanımıysan, patronsan neticede önce işini yapıp, okuluna gidip sonra dil öğreneceksin. O yüzden makul ve mantıklı bir zaman programı yapın.  Örneğin şöyle bir program olabilir: 6 ayda okuma, 10 ayda yazma, 12 ayda konuşma. 24 ayda çeviri yapma. Bu ortalama yeni bir dil öğrenen kişiler için oldukça uygun bir programdır.

Dil Öğrenimde 3. Adım
Programınıza Uyun: Her öğrenci için en zor olanı budur. Programa uymak. Çünkü çoğu zaman bir engel çıkar ve programımızı bozar. Bu konuda rahat olun. Bir gün çalışamadınız mı, akşam uyumadan önce 5-10 dakika öğrendiğiniz dilde cümleler kurmaya çalışarak uyuyun. Ya da arabanızla ya da otobüsle giderken telefonunuza yüklediğiniz materyallerden dinleyin. ‘Asla kaç gündür çalışamıyorum bu iş olmayacak.’ demeyin. Her zaman devam edin. Küçük, ufacık öğrenme fırsatlarını bile kaçırmayın. Duş alırken, yemek yaparken, yürürken, spor yaparken… Bazen elinizde olmayan nedenlerden dolayı programınız 1-2 aylık uzun süreler sarkabilir. O zaman kesinlikle bırakmayın, ara verdiğiniz süreyi zaman takviminize ilave edin ve devam edin.     

Dil Öğrenimde 4. Adım
Düzenli Öğrenmeyin: Bu ifadeyi yanlış yazdığımızı zannedebilirsiniz. Hayır, doğru yazdım: Düzenli öğrenmeyin. Kastım şu: Yani sıradan giderek gramer bilgilerini, en basit cümlelerden başlayarak konuşmaya çalışma egzersizleri yapmayın. Bir gün çok basit bir konu diğer gün hiç duymadığınız ağır bilgiler içeren başka bir konu çalışın. Grameri oradan, buradan, şuradan çalışın. Bir kitaba bağlı çalışıyorsanız, bazen başlardan bazen ortalardan bazen sonlardan çalışın. Unutmayın çocukken konuştuğumuz dili öğrenirken ne gramer biliyorduk ne de dilbilgisi. Duya duya bilinçaltımız öğrenmişti ve biz de konuşmaya başladık. Yeni dili de böyle düşünün. Her şeyden bir şeyler çalışın, dinleyin, konuşun.

Dil Öğrenimde 5. Adım
Ezber Yapmayın: Yabancı dil öğrenirken ezber yapmaya gerek yoktur. Çünkü hayattaki iletişimler ezberle yaşanmaz, o an gelişigüzel yaşanır. Yeni tanıştığınız herkesle adın ne, nerelisin, ne kadar süredir buradasın, neleri seviyorsun, gibi soruları peş peşe soruyor muyuz? Hayır, sohbet bizi o sorulara zaten götürüyor. Ezberlemek yerine kelimeleri ve cümleleri bol bol kullanın. Yeni bir kelime mi öğrendiniz. Bunu hemen kullanın. Mümkünse sıra dışı şekilde kullanın.  Örneğin yeşil kelimesini öğrendiğiniz dilde öğrendiniz, hemen sıra dışı tamlamamalar ve cümleler kurun: Yeşil adam gördüm, yeşil su içtim, yeşil ekmek yedim gibi.  



Dil Öğrenimde 6. Adım
Sesli Tekrar Yapın: Bilinçaltınız sesi çok sever. Onu sesli konuşarak, okuyarak, yazarak bol bol şımartın. Film seyrederken, kitap okurken, müzik dinlerken sesli olarak tekrarlayın. Bu tekrarların sayısı artıkça ve zaman geçtikçe size ne kadar çok yararı olduğunu kendiniz göreceksiniz. Dilin kelimeleri ve cümleleri kendiliğinden aklınıza gelecek. Kursa gidiyorsanız kurstan verilenleri yoksa internetten bulduğunuz dokümanları bol bol okuyun, izleyin. Aynı konuları başka kaynaklardan çalışın, dinleyin. Bu konuda, bir kitapevine gittiğinizde ve internette o kadar çok yardımcı kaynak var ki, hiçbir zaman sıkıntı çekmezsiniz. Sadece siz bulduğunuz bu kaynakların hakkını verin. 

Dil Öğrenimde 7. Adım
Arkadaş Edinin: Dünyanın küçük bir köye döndüğü bu ortamda öğrendiğiniz dili konuşan arkadaşlar bulmak o kadar kolay ki. Facebook, Twitter, Msn, Gmail gibi sosyal ortamlardan ve yabancı dil arkadaşlığı için kurulan birçok siteden yararlanabilirsiniz. Buralardan bulacağınız bir arkadaş sizi dil öğrenirken tetikleyecektir. 
Dil Öğrenimde 8. Adım
Altyazısız Film Seyredin: Yabancı dil öğrenirken herkes filmlerden yararlanır. Ama çoğumuz altyazılı şekilde seyrederiz ki bir taraftan filmi anlayalım diye. Bunu kafanızdan silin. Filmlerde altyazı kullanmayın. Kullanacaksanız da öğrendiğiniz dilin altyazısı olsun. Seyredin seyredin. Zaten 5-10 filimden sonra ne kadar çok geliştiğinizi ve filmi az buçuk anlayabildiğinizi görünce siz de şaşıracaksınız.
Dil Öğrenimde 9. Adım
Günlük Tutun: Kendi dilimizde tutmuyoruz ki yabancı dilde tutalım diyebilirsiniz. Benim demek istediğim öğrenme günlüğü tutun. Bugün şu dersi çalıştım. Şu kelimeleri öğrendim. Şu anlama geliyorlar, şeklinde bilgileri yazın. Sonra onları okuyun. Zaman geçtikçe ne kadar çok bilgi öğrendiğinizi size gösteren ve sizi cesaretlendiren dostunuz olacak o günlükler.

Dil Öğrenimde 10. Adım
Cesur Olun Yanlış Yapın: En önemli adımı en sonra sakladım. Zira dil öğrenmenin en kolay yolu bol bol hata yapmaktır. Eğer bir başkasıyla konuşurken, yazışıyorken yapıyorsanız doğal olarak size bunun doğrusunu öğretmek isteyecektir. Alın size bedavadan öğretmen. Kendi kendinize yaparsanız da doğrusuyla karşılaştığınızda bilinçaltınız sizi doğrusuna yönlendirecektir. Çünkü yanlışı belki bir kez yapacaksınız ama doğrular birçok yerde karşınıza çıkacak. Bilinçaltı her zaman çoğulun tarafındadır. Yaptığınız yanlışlar, öğrenirken her zaman bilinçaltınızı tetikleyecektir. Bu yüzden dil öğrenimde “Cesur yürek” olun ve durmadan yanlış - doğru saldırın.



Yabancı dil öğrenmek çok zor gibi gözüken ama beyninizde sizi korkutan engelleri kaldırdığınızda çok zevkli bir öğrenme sürecidir. Başka bir dilde sohbet etmenin, kitap okumanın, günlük tutmanın keyfi gerçekten bir başkadır.

Yabancı dil öğrenme sürecinizde size başarılar diliyorum.

Bir gün başka bir dilde buluşmak dileğiyle…

Karizmatik Kişiliğin 8 Yolu


Sempatisiyle dikkat çeken, insanlar üzerinde güçlü bir hayranlık duygusu uyandıran, her yerde ve her durumda rahatmış gibi görünen insanları görürüz.
Bu insanlar hayranlıktan, iyimserlikten, uyum duygusundan ve dengeden ilham alırlar. Onlara ‘manyetik kişilik’ ya da ‘karizma’ denir. Bu kavram, etkili bir iletişimci için çok önemlidir. Sırlarını bildiğimiz durumda, bu karizma geliştirilebilir.
Karizmatik kişiliği oluşturmanın bazı temel özellikleri;

1.   SADE OLUNUZ
Karizmatik bir insan sade, yalındır. Kendi olduğu gibidir.  Kibire, övgüye ihtiyacı yoktur. Bir grupta, başkalarının ilgisini kendi üzerine çekmeye de ihtiyacı yoktur. Doğal davranmak “kendini beğenmişlik”ten daha iyidir.
Bu yalınlık dilin ötesine tamamen geçmez ama gerçekten gözlemlemek, konuşmak, ve çevrendeki insanları dikkate almakla bu yalınlık oluşur. Karizmatik liderler tarafından yeni çalışanlar fark edilir ve önem sırasına dizilirler. http://www.memurvadisi.com/

2.   NE KADAR İNSANLARI DİNLERSENİZ O KADAR DİNLENİLİRSİNİZ.
Karizmatik bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, konuştuğunuz kişiyi cesaretlendirmeyi, kendisini ifade etmesini sağlamayı öğrenmeniz gerek.  İşi, hobileri ve ailesi hakkında ona soru sorunuz. Ona, size kendisini kanıtlaması için şans tanıyın.
 Karizmatik kişilikleri gözlemlersek, konuştukları kişileri dinlemeye zaman ayırdıklarını görürüz. Şikayetleri dinlediklerini göstermek için istekli gözüktüklerinin farkına varırız. 


3.    BAŞKALARINA GÜVENMEYİ ÖĞRENİNİZ
Eğer iletişiminizi engelliyorsa, kendinize güvenmeyi geliştirmek zorundasınız. Karizmatik bir insan – utangaç olsa bile- kendine güvenir.
Kendine güvendiği için, çevresindeki insanlara da güvenir ve onları olduğu gibi kabul eder.

4.    KARAR VERME YETENEĞİNİZİ GELİŞTİRİNİZ
Karizmatik insanlar ne ihmalkar ne de tembeldirler. Bir şeyi ertesi güne ertelemek sizin hatalarınızdan biriyse, onu yenmeye çalışın. Doğru söyleyin: hızlı karar verme yeteneği olmayan insanlara hayran mısınız? Onların kusurlarını daha sonra kim tanır?

5.    ÖRNEK GÖSTERİNİZ
Söz, her zaman önemlidir. Randevunuzdaki dakiklik, borç ödeme ve teslimat tarihini kaçırmama konusunda  karar veriyoruz. Karizmatik insanlar güvenebileceğimiz insanlardır. Ücretli olarak çalıştığım işyerlerin birinde  iki servis şefinin olduğunu hatırlıyorum. İlki dinlenen, takdir edilen biriydi. Diğeri sevilmezdi. Fark ettiğim şey, takdir edilen kişi sabahları her zaman ilk gelen kişiydi.  Emirleri altında çalışanlarına örnekler gösterirdi.  Diğerisadece iş vermek için  sabah gelirdi.  Bizden iş yapmamızı istediği zaman nasıl örnek verebilirdi?

6.    DENGELİ OLUN
İyi olmanın fiziksel güzellikle ilgisi yoktur.  Güzelliğin de karizma ile bir ilgisi yoktur.
Karizmatik liderler dengeli olmaya çok dikkat ederler.  Üzerindeki büyük stresi atmak için, işlerinin dışında sık sık bir aktivite yaparlar. Gerçekte şöyledir;
Herkes gibi, karizmatik liderler de gergin bir yapıya sahiptirler. Arkadaşlarının üzerinde bunu hissettirmemek için, bu gergin yapısını uygun hale getirmelidir. Her zaman, bedenlerinde kendilerini iyi hissetmek için, sakin olmanın yollarını bulmaya çalışırlar..


7.    OLAYLARI İFADE EDEN SÖZCÜKLERİ KULANINIZ
Tanıdığım karizmatik liderler sözcüklerini tartarlar. Kullandıkları dil olayı canlandıran bir nitelik içindedir. İfadeleri canlılık yaratır. Örneğin;
“Başaracağız.”
“Hepimiz bunun üstesinden geleceğiz.”

8.     “BEN” YERİNE “BİZ” İFADESİNİ KULLANINIZ
Karizmatik liderlerin otak noktası “Ben” yerine “Biz” ifadesini kullanmasıdır. İş arkadaşlarına güçlü bir mesaj iletmek istediklerinde “biz” ifadesini kullanırlar. “Biz” ifadesi bir araya toplayan ifadedir.  Bir nedeni, bir amacı belirler. Kısacası, hiyerarşinin ezici olmadığının bilincine vardırır.


Didier Pénissard

KARAR VERMEDEN ÖNCE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?


Başarılı bir öğrenci, hızlı karar vermenin câzibesine kapılmaz. Başarılı öğrenci, kararlarının her zaman bir ilkeye dayanmasına dikkat eder. Bu anlamda bir karar, “Uygulamaya geçilmedikçe” karar değil, sâdece iyi niyet girişimidir. Öyleyse karar verirken doğru seçimi yapmak için atılacak olan adımlar şunlar olmalıdır:


·         Hangi ilke temelinde karar verileceğinin belirlenmesi,
·         Karar vermek için gerekli bütün verilerin toplanması,
·         Mevcût verilerin çözümlenmesi,
·         Alternatif çözümlerin ve çözüm yollarının tanımlanması,
·         Her alternatifle ilgili ihtimâllerin araştırılması,
·         Alternatiflerin birbiriyle kıyaslanması,
·         Alternatiflerden birinin seçilip gereğinin yapılması,
·         Kötü de olsa bir karar almanın, kararsız kalmaktan daha iyi olduğunun bilinmesi,
·         Baskı altında karar almamamız gerektiğinin de aslâ unutulmaması,
·         Üzüntülü ve endişeli olduğunuz zamanlarda dinlenmeniz gerektiğini unutmamak,

·         Sorunlarınızı bir süre akışına bırakarak, dışarıdan seyretmeniz ve sular durulduktan sonra karar vermeniz gerektiğinin unutulmaması.

Verimli Ders Nasıl Çalışılır?


Üniversite sınavına hazırlanmak, öğrencinin performansı kadar âilelerin de bu zorlu maraton esnâsındaki tutumlarıyla da direkt ilişkilidir. Bu etkileşimin diğer bir ucunda ise öğretmen ve öğrenci ilişkisi bulunmaktadır.

Anne, baba ve öğretmenlerin öğrenciden genel beklentisi, onların "Derslerine daha çok çalışıp, daha başarılı olmaları" yönündedir. Ailelerin bu beklentileri üzerine, öğretmenlerin de çalışmayı teşvîk eden
yönlendirmelerine göre başarısızlığın ana nedeni, "Yeterince çalışmamak"tır.
Başarısızlığın böyle tanımlanmasından ötürü de öğrencilerden sürekli “daha çok çalışmaları” istenmektedir. Oysa yaşantıya dönüştürülmesi gereken; "Bilinçsizce daha çok çalışmak" değil; verimli ders çalışma yollarını iyi bilerek ve bunlardan gereğince yararlanarak etkili bir şekilde çalışmaktır.
http://www.memurvadisi.com/
“Üç şey devamlılığını sürdüremez: ticaretsiz mal, tekrarsız bilgi, cesaretsiz iktidar”  
Sâdî

Bu anlamda verimli ders çalışma yollarını öğrenmek isteyen öğrencilerin, öncelikle bu yönde olumlu alışkanlıklar kazanmaya kararlılıkla yönelmeleri ve azimle bu işe sarılmaları gerekmektedir. Öğrenci arkadaşlarımız, bu kararlılıktan sonra ders çalışmayı aksatan ya da kolaylaştıran alışkanlıklarının bir listesini yapmalıdırlar.
Bir yandan listede yer alan olumsuz alışkanlıklarını bırakmaya çalışırken öbür yandan da olumlu alışkanlıklarını pekiştirmek için çaba göstermelidirler.
Çalışmalara, soru çözümlerine, deneme sınavlarına ve konu tekrarları  gibi öz-güven sağlayıcı alışkanlıklara, bu yeni yaşam modeli pekiştirilinceye kadar devam edilmelidir.

Bu verimli ve gelişimci yaşam modeline (olumlu alışkanlıklara) ısrarla devam edilmeli, ta ki olumsuz alışkanlıklar terk edilinceye kadar bu mücadeleden vazgeçmemelidir. 

*
Mehmet Hakan Alşan

Eşler Evliliklerini Mükemmel Hale Nasıl Getirebilir?


Evlilik ve çift terapisti Şirin Hacıömeroğlu ATÇEKEN'e sorduk:

Sizden destek alan danışanlarınızla nasıl çalışıyorsunuz? Sorunların çözülme aşamaları nasıl gerçekleşiyor?

Her çift ve aile terapisti, kendi terapötik yönelimine göre farklı bir yol izleyebilir, farklı yöntemler ve çerçeveler kullanabilir. Ben çiftlerle
çalışırken, önce çift ile bir öngörüşme yapıyorum. Bu görüşmede çifti bana getiren sorunları, ilişki hikâyelerini, iki tarafın bakış açısını ve süreçten beklentilerini belirliyoruz. Sonra her bir eşle ayrı ayrı birer seans yapıyoruz. Bu bireysel seanslarda amacımız iki tarafı da bireysel olarak daha iyi tanıyabilmek (daha önceden dediğim gibi geçmişten gelen valizlerini tanımlamak) ve birbirlerinin yanında söyleyememiş olabilecekleri konulara alan açmak. Sonra yeniden çift seansları devam ediyor, haftada bir görüşüyoruz ve birlikte belirlediğimiz problem alanlarıyla ilgili çalışmalarımıza başlıyoruz. Arada çifte ödevler veriyoruz, seans sırasında farkındalıklarını arttıracak çalışmalar yapıyoruz. Eğer çiftin motivasyonu varsa, düzenli devam ediyorlarsa yavaş yavaş ilişkisel becerileri artıyor, aralarındaki bağ yeniden kuvvetleniyor ve daha iyi iletişim kurmaya başlıyorlar.
http://www.memurvadisi.com/
7: Çiftlere, ilişkilerini ve evliliklerini düzeltmeleri için ve mükemmel hale getirmeleri için neler tavsiye ediyorsunuz?

Öncelikle mükemmel olmaya çalışmamak lazım… Mükemmel evlilik diye bir şey yoktur. Mükemmellik tüm büyümenin, gelişmenin bittiği noktadır ve insanoğlunun doğasına aykırıdır. İnsan hatalarından öğrenir, hatanın olmadığı yerde öğrenme de olmaz, büyüme de. O yüzden mükemmel olma fantezisinin bırakılması ve “yeterince iyi” olmaya çalışmak gerekir.

Gözlemlerime göre çifti en çok zorlayan davranışlar ve tutumlar, öncelikle birbirlerini oldukları gibi kabul etmek yerine, devamlı karşı tarafı değiştirme çabası içinde olmak şeklindedir. Oysa herkes şartsız sevilmek ve kabullenilmek ister; varoluşumuzun özünde görülmek ve anlaşılmak vardır. Bunu hisseden kişi zaten uzlaşmaya açık olur. Oysa çiftler bunu yapmadan güç savaşı içinde amansız bir değiştirme çabasına girince gerginlik artıyor, çatışmalar çıkıyor, ümitsizlik, sevilmeme, anlaşılmama hissi artıyor ve ilişki çok zarar görüyor.

Her evlilik için benim önerim, hem eşlerin ortak kaliteli paylaşımları, ortak alanları olması hem de bireysel alanları olmasıdır. O zaman ilişki çok daha sağlıklı yaşanır. Farklı kaynaklardan beslenen çift, birbiri de besleyebilir. Stres daha iyi tolere edilebilir. Dışarıdan gelen stresin ev hayatını etkilemesi azalır. Bunun için de herkesin deşarj olacak alanları olmalıdır ki birbirlerine yansıtmasınlar. Kişisel sınırlara saygı duymak ve bunu korumak da önemlidir.

“Hayır” diyebilmek, ihtiyaç ve beklentileri net bir şekilde ifade edebilmek, rahatsız olunan şeyleri içinde tutmadan uygun bir zamanda yapıcı ve yumuşak bir şekilde ifade etmek de bu sınırları ve özgürlüğü korumak için önemlidir.

Çiftin arasındaki çatışmaların krize dönüşmemesinin en önemli yollarından birisi de sağlıklı iletişimi öğrenmektir. Unutmayalım, iletişim bir sanattır. Genelde iletişim içinde en sık yapılan hatalar suçlayıcı ve eleştirel ifade tarzı, konular üzerinde soğumadan, tüm öfkeyi hemen açığa çıkarmak, sık sık savunmaya geçmek, konuşurken taraflardan birinin duvar örmesi ve diğerinin reddedilmiş hissetmesi, küçümseme ve aşağılamadır. Bu şekildeki bir iletişimde, kişilerin kendini anlaşılmış hissetmesi, birbirine verilen mesajların yerine ulaşması ve uzlaşma sağlamak mümkün değildir.

Bir diğer yol da çiftin arasındaki olumlu etkileşimi arttırması, birlikte geçirilen zamandan keyif alınması, birbirine yeteri kadar kaliteli zaman ayırması, ilgi ve sevgiyi iyi bir şekilde ifade etmesidir. Bu ne kadar çok ve sağlam olursa yaşanan gerginliklerin tolere edilmesi, meselelerin halledilmesi ve aradaki güvenli ortamın devamı mümkün olur.

8: Kendi hayatınızdaki ilişkilerinizde sorun yaşadığınızda bir terapist gözüyle kendinize bakabiliyor musunuz?

Tabi ki terapist olmak, hayata bakış açımı, olayları ele alış şeklimi ve davranışlarımı etkiliyordur ister istemez. Fakat yine de olayların içindeyken objektif bakabilmek çok kolay değildir. O yüzden terapistler de çok ihtiyaç duyduklarında terapiste giderler ve bu da doğru olandır.

Günümüz Çiftlerinin En Büyük Sorunları Neler?


Evlilik ve çift terapisti Şirin Hacıömeroğlu ATÇEKEN'e sorduk:

Günümüz çiftlerinin ve evlilerinin başlıca sorunları neler?

Günümüz çiftlerinin başlıca sorunlarının başında iletişim problemleri geliyor; kendini ifade edememe, anlamama ve anlaşılmama, çatışmayı yönetememe sebebiyle problemlerin çözülememesi ve gitgide birikmesi gibi... Ayrıca iki tarafın aileleriyle ilgili anlaşmazlıkları, aldatma, güvensizlik ve paylaşımın
gitgide azalması nedeniyle çiftin duygusal anlamda birbirinden uzaklaşması, zaman zaman eşlerden birinin alkol problemi, evdeki iş bölümü veya aile bütçesi ile ilgili anlaşmazlıklar, kişilik çatışmaları, kültürel ve ailesel farkların anlayışla kabul edilememesi gibi konular da sık gördüğümüz diğer sorunlar...


Her sorunumuz olduğunda terapiste mi gitmeliyiz? Çiftler birbirlerinin terapistleri olabilirler mi?

Her sorunumuz olduğunda terapiste gitmeye gerek yok tabi ki… Fakat bence, özellikle ilişkilerin başlarında yaşanan sorunlar çözülemiyorsa veya birikmeye meyilliyse, ben mutlaka bir danışmanlık öneririm. Sevgi, ilişki bir sanattır; nasıl yeni bir sanat dalını öğrenmek ve uygulamak istediğimizde önce ders alır, inceliklerini öğrenir daha sonra da severek sık sık pratik yapar ve ciddi emek harcarsak, sağlıklı ilişki kurmak da böyle bir şey...

 Mesela Amerika’da okuduğum yıllarda evlilik öncesi danışmanlığın çok yaygın olduğunu görmüştüm. Evlenmeye karar veren çiftler (ki bunlar genç, yeni evlenen çiftler de olabiliyor, ikinci kere evlenen ve daha önceki eşinden olan çocukların da aileye katıldığı evliliklerde daha sağlam bir başlangıç yapmak için de olabiliyor) çift terapistine gidiyor. Bu seanslarda sağlıklı iletişim kurmanın yollarını, arada potansiyel olabilecek problemleri ve bunları nasıl çözebileceklerini, aradaki bağı nasıl kuvvetlendireceklerini, sağlıklı sınır koymayı, sorumluluk almayı, stresle başa çıkma becerilerini geliştirmeyi, varsa evlilikle ilgili endişeleri ve bunun gibi birçok önemli konuyu daha problemler kangrenleşmeden hallediyorlar ve sağlam bir başlangıç yapıyorlar.

Gözlemlerime göre bazen çiftler o kadar uzun yıllar aynı kısır döngüleri yaşıyor ve birbirinden uzaklaşıyor ki, bana geldiklerinde artık ilişkiyi kurtarma motivasyonu hiç de kalmamış oluyor. Zaten terapiye de “Ben ayrılmak istiyorum, karar verdim ama bir de çift terapistine gideyim; elimden geleni yapmadım demeyeyim” diye geliyorlar. Tabi ki iki tarafın da ilişkiyi kurtarma motivasyonu olmazsa ve sorumluluk almazlarsa, biz terapistler hiçbir şey yapamayız. Bu gibi durumlarda en sağlıklı sonuç ayrılık oluyor. Demek istediğim, geç kalmadan terapiste gitmekte fayda var. Altyapı sağlam oluşursa, çift önemli becerileri edinirse, o zaman zırt pırt terapiste taşınmaya gerek kalmaz; birbirlerini iyileştirmeyi becerebilirler. 

UYARI:Sitemiz kişileri bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır, sağlık hizmeti vermemektedir. sitedeki bilgi hataları, eksiklikleri, ve gecikmelerinden doğabilecek maddi ve/veya manevi risk ve zararlardan sitemiz sorumlu değildir.Bu programların içeriği ve kullanımı ile ilgili tüm riskler, oluşabilecek maddi manevi tüm zararlar kullanıcının sorumluluğundadır. Ayrıca hat ve/veya sistem arızaları sebebi ile meydana gelebilecek hata, kesinti, bilgi naklinde gecikme ve bilgisayar/telefon virüsüne bağlı problemlerden ve sair sebeplerden kaynaklanabilecek doğrudan veya dolaylı maddi ve manevi zarar ve masraflardan, önceden haber verilmiş olunsa bile, sitemiz sorumlu tutulamaz. Yayınlamış olduğumuz paylaşımların tamamı sitemiz dışındaki kaynaklardan alınarak sizlerle buluşturulmuştur , bu nedenle sitemizde hiçbir paylaşım kaynağı yoktur. Sitemizden yayınlanan video ve benzeri paylaşımlar tamamen sosyal video paylaşım , (halka açık) sitelerden alınmıştır , paylaşımlardan doğabilecek sorunlar, kesinlikle SİTEMİZE ait değildir (sitemizi bağlamaz).
ariyordum free backlinkSeo Memurvadisi Backlink Austausch ECBannerFree Automatic Backlinks Free Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinksfreebanner4u
Memursite*Turbo Ping*Sigorta Kasko*Haber Suyu*Haberin Suyu*Yeni Sözlük*Canlı TV İzle 1453 *Online Html Kod Deneme*Milli Piyango Çekiliş Sonuçları*Yemek Tarifleri*Göz TV*Survivor All Star*Survivor 2015 All Star*Banka Adresleri*AS Gif