Canlı Tv izle, Kesintisiz TV izle, Ücretsiz online internet üzerinden hd televizyon izleyebileceğiniz web sitemizdir.
Kişisel Gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kişisel Gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yumruğunuzu 90 saniye sıkın Öğrenirken sağ, hatırlarken sol!

Amerikalı psikologlar, sağ yumruğun 90 saniye süreyle sıkılmasının hafıza oluşumuna yardımcı olduğunu, aynı işlemin sol yumrukta yapılmasının ise hatırlamayı kolaylaştırdığını açıkladı.

Plos One dergisinde yayımlanan bir araştırma, yumruk sıkma yoluyla hafızanın güçlendirilebileceğini ortaya koydu.
50 yetişkin ile yapılan deneyde, kişilerin bu yolla uzun bir kelime listesini hatırlamaya çalışırken daha iyi performans sergilediği görüldü.

Araştırmacılar, yumruk sıkmanın beyinde hafıza ile ilgili bazı özel bölgeleri harekete geçirdiğine inanıyor. http://www.memurvadisi.com/ 
New Jersey'deki Montclair Üniversitesi'nden Ruth Propper'a göre bu araştırma, bazı basit vücut hareketlerinin beynin işleyişini geçici olarak değiştirip hafızayı geliştirebileceğini gösterdi.
Dr. Propper BBC'ye yaptığı açıklamada, "Bir şey öğrenmeden hemen önce sağ yumruğun, hatırlamaya çalışırken de sol yumruğun sıkılması hafızayı geliştiriyor" dedi.
Daha önceki araştırmalarda, sağ yumruğun sıkılması ile beynin sol yarısının, sol elin sıkılması ile de sağ yarısının harekete geçtiği gözlenmişti.
Bu eylemin duygularla bağlantısı kurulmuş, örneğin sağ yumruğun mutluluk ve öfke ile, sol yumruğun ise üzüntü ve endişe ile bağlantısına dikkat çekilmişti.
Hafıza ile ilgili süreçlerde beynin iki yarısının da kullanıldığı, sol yarısının hafıza kaydında, sağ yarısının ise hatırlamada etkili olduğu düşünülüyor.
Yapılacak yeni araştırmalarla yumruk sıkmanın sözel ya da uzamsal, kelimelerin yanı sıra resim ve yerlerin de hatırlanması ile ilgili diğer zihinsel işlevleri de etkileyip etkilemediği incelenecek.
Ancak araştırma sonuçlarını kesin bir dille ifade etmek için daha fazla konu üzerinde daha fazla çalışma yürütülmesi gerektiği belirtiliyor.
Londra Üniversitesi Bilişsel Sinirbilim Enstitüsü'nden Profesör Neil Burgess, hafıza üzerindeki özel etkinin kesin olarak belirtilmesi için daha geniş bir araştırma gerektiğini, örneğin taram yoluyla beynin sol ve sağ yarısına kan akışının incelenmesi gerektiğini ifade etti.


Hikmetli Hikayeler

Çizgiyi Uzatmak

Öğretmen sınıftaki zeki aynı zamanda kıskanç öğrenciye sordu:
“Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?”
Öğrenci: “Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum, en iyi ben olmalıyım” dedi.


Öğretmen, masasından kalkıp eline bir parça tebeşir aldı ve 25 cm. uzunluğunda bir çizgi çekti, öğrencinin yüzüne bakıp “Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?” diye sordu.
Öğrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip, içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç cevap verdi.
Öğretmen cevapları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti.
Öğretmen: “Şimdi birincisi nasıl görünüyor” diye sordu.
Öğrenci: “Daha kısa” dedi, başını eğdi.
Öğretmen: “Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir” dedi.  http://www.memurvadisi.com/

Tamir Olmayan Delikler

Kötü huylu bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. ‘Arkadaşlarınla kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak.’ Demiş. Genç, ilk gün tahta perdeye otuz çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış.
Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş.
Gence: ‘Bu günden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdeden bir çivi çıkart.’ Demiş.
Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona ‘Aferin, iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak, arkadaşlarla kavga edildiği zaman kötü sözler söylenir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak. Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir. Seni dinler, yüreklendirir, güldürür, sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur, sana yüreğini açar. ‘ Demiş

Oltaya Yem Takmadım
Baba-oğul, göl kenarına gelince, oltayı göle atıp otele döndüler. Bir saat sonra oltaya balık takılıp takılmadığını görmek için göle gittikleri vakit, dört beş balığın takıldığını gördüler. Çocuk, “Ben, balıkların oltaya takılacaklarını biliyordum, ” dedi.

Babası sordu: “Nereden biliyordun?”
“Dua ettim de onun için, ” dedi çocuk.
Oltayı yeniden hazırladılar ve yemek için otele gittiler. Yemekten sonra göle gittikleri vakit, yine birkaç balığın yakalandığını gördüler. “Çocuk, böyle olacağını biliyordum, ” dedi.
Babası sordu: “Nereden biliyordun?”
Çocuk “Dua ettim de onun için, ” dedi.
Baba-oğul, oltayı tekrar göle attı ve otele geri döndüler. Yatmadan önce, göle gidip oltaya baktıkları vakit, bu defa bir tek balığın bile oltaya takılmadığını gördüler. Çocuk, “Ben oltaya balık gelmeyeceğini biliyordum, ” dedi.
Babası sordu: “Nereden biliyordun?”
Çocuk “Dua etmedim de onun için, ” dedi.
Babasının, niye dua etmediğini sorması üzerine de çocuk, şu cevabı verdi: “Oltaya yem takmadığını hatırladım da onun için.”

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan araştırma ekibi şiddetli yağmur nedeniyle bir köylünün evine sığınırlar. Evde hepsinin dikkatinin soba çeker. Çünkü soba yerden bir metre kadar yukarıda, altında dizili taşların üzerine kurulmuştur. Sobanın neden böyle kurulduğuna ilişkin tartışmaya başlarlar.
Kimyacı: Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisi sayesinde daha kolay yakmayı düşünmüş der.
Fizikçi: Adam konveksyon sayesinde daha kısa sürede ısıtmayı amaçlamış der.
Jeolog: Burası deprem kuşağında olduğu için deprem anında sobanın taşların üzerine devrilmesi ve yangın çıkmasını önlemek amaçlanmış der.
Matematikçi: Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş ve daha iyi ısıtmayı amaçlamış der.
Antropolog: Adam ilkel toplumlarda görülen ateşe tapmanın daha hafif bir şekli olarak ateşe saygısından sobayı yukarıya kurmuş der.
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adam cevap verir:
Boru yetmedi de efendim!
Bu ve bunun gibi pek çok hikaye var bu kitapta. Severek okuduğum bir kitap oldu.


ÜÇ FİLTRE TESTİ

Bir gün bir tanıdık büyük filozofa rastladı ve dedi ki: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”
“Bir dakika bekle.” diye cevap verdi Sokrates: “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna 3’lü Filtre Testi deniyor.”

“Üçlü Filtre mi?”

“Doğru” diye devam etti Sokrates;

“Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup; söyleyeceğini gözden geçirmek iyi bir fikir olabilir. Bu, ona üç filtre testi dememin sebebi. Birinci filtre Gerçek Filtresi. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”

“Hayır” dedi adam, “Aslında bunu sadece duydum ve...”

“Tamam” dedi Sokrates;

“Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun.
Şimdi 2. filtreyi deneyelim, İyilik Filtresi’ni. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?”

“Hayır, tam tersi” dedi adam.

“Öyleyse” diye devam etti Sokrates; “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı: Yararlılık Filtresi. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”
“Hayır gerçekten yaramaz.” dedi adam.

“İyi” diye tamamladı Sokrates. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar bir şey değilse bana niye söylüyorsun ki?” ***

BİR YUMURTA İKİ BİLGİ

Konfüçyus bir arkadaşına şöyle der: Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var.

Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.



Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var.

Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.
***
PEYGAMBERLİK VE İTAAT

ibn sina'nın yanından hiç ayrılmayan behmenyar adında bir öğrencisi vardı. hocasını çok sever ona büyük hayranlık duyardı. ibn sina birgün tıp dersi sırasında 'gece yarısı vücudun ısısı düşer, kan dolaşımı azalır, şayet bir kimse geceyarısı uykudan uyanıp soğuk su içerse , akciğerlerine kan hücum eder' der. gece evde sohbet ederken behmenyar , bu kadar bilginizle ve faziletinizle niçin peygamberliğinizi ilan etmiyorsunuz? der . ibn sina bu soruya cevap vermez; cevap verecektir ama yerini ve zamanını kollar.
gece istirahate çekildikten sonra ibn sina behmenyarı uyandırır. bir bardak soğuk su getirmesini ister. sıcak yatağından kalkmak istemeyen behmenyar , hocasının derste öğrettiği , gece kalkınca su içmenin sinir ve damarlara olan zararından bahseder. ayrıca kendisinin de terli olduğundan dolayı dışarı çıkarsa hastalanacağını belirtir.
bunun üzerine ibn sina ; şunu bil ki peygamber 400 yıl önce gelmiş ve geçmiş olduğu halde , onun sözü o derecede ve o suretle tesir etmiş ki, bugün seher vaktinde , bu soğukta minarenin üstünde O'nun medh ve sitayişi ediliyor . benim durumum ise , daha senin yanında hazır iken benim sözümle sen bana bir yudum su bile getirmiyorsun. benim sözümün bu kadarcık bile tesiri olmuyor. şu halde ben hangi kuvvetle peygamberlik iddiasında bulunabilirim diyerek öğrencisi olduğu halde kendisine itaat etmemesini , arkasından gelecek topluluğun da bulunamayacağını söylemeye çalışır.


SEVGİLİ Peygamberimiz (asm), sahabileri ile, uzun uzun sohbetler eder, Vahiy Meleğinin getirdiği yeni ayetleri okur, öğretir ve açıklardı. Sahabiler türlü türlü sorular sorar; cevap verenlerin en hayırlısı olan Peygamberimiz (asm) onların hem aklını, hem de kalbini tatmin eden cevaplar verirdi. Bazen Allahın yasak ettiği şeylerden kaçınmaları için onları şiddetle ikaz ederdi… Bazen de, Allahın emirlerini seve seve yerine getirmenin büyük mükâfatlarından; Cennet bahçelerinden, Kevser pınarlarından bahsederdi… Bütün bu sohbetler sırasında Peygamberimiz (asm), kendisini dinleyenlerin sıkılmamalarına, ciddi konuları uzun süre dinlemekten akıl ve kalplerinin yorulmamasına çok dikkat ederdi. Zaman zaman sohbetine ara verir, eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli ve hikmetli öyküler anlatırdı. Biz bu kitapta, hadis kaynaklarında özel bir yeri olan bu hikmetli öyküleri derledik… Ve size, bitirmeden elinizden bırakamayacağınız bir kitap daha hazırladık…
içindekiler
Uç adamın öyküsü……………………………………..11
iyiliğin bedeli…………………………………………….19
Allah için sevmek……………………………………….21
Tarladaki altınlar………………………………………..25
Yüz kişinin katili………………………………………..27
Çocuk kimin?……………………………………………33
Sadaka……………………………………………………..35
Zalim ile masum………………………………………..39
Şeytanın en sevdiği……………………………………..43
İyi söz, kötü söz…………………………………………45
Gencin Rabbinin adıyla………………………………47
Bir küçücük iyilik………………………………………59
Borçluya kolaylık……………………………………….61
Borçlu ve alacaklı……………………………………….63
Susuz köpek………………………………………………69
Konuşan öküz……………………………………………71
Zavallı kedi……………………………………………….73
“Senin korkundan!”……………………………………75
Karınca milleti…………………………………………..77
Hızır ile Musa……………………………………………79
Hasta, aç ve susuz………………………………………89
Buluttan gelen ses………………………………………93
Kanatlı insanlar………………………………………….95
Tövbe……………………………………………………….99
Altın çekirgeler………………………………………..101
Haram ganimet………………………………………..103
Sağ el verdiğinde………………………………………109
önsöz
SEVGİLİ Peygamberimiz (asm), sahabileri ile, uzun uzun sohbetler eder, Vahiy Meleği’nin getirdiği yeni ayetleri okur, öğretir ve açıklardı.
Sahabiler türlü türlü sorular sorar; cevap verenlerin en hayırlısı olan Peygamberimiz (asm) onların hem aklını, hem de kalbini tatmin eden cevaplar verirdi.
Bazen Allah’ın yasak ettiği şeylerden kaçınmaları için onları şiddetle ikaz ederdi… Bazen de, Allah’ın emirlerini seve seve yerine getirmenin büyük mükâfatlarından; Cennet bahçelerinden, Kevser pınarlarından bahsederdi…
Bütün bu sohbetler sırasında Peygamberimiz (asm), kendisini dinleyenlerin sıkılmamalarına, ciddi konuları uzun süre dinlemekten akıl ve kalplerinin yorulmamasına çok dikkat ederdi.
Zaman zaman sohbetine ara verir, eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli ve hikmetli öyküler anlatırdı.
Biz bu kitapta, hadis kaynaklarında özel bir yeri olan bu hikmetli öyküleri derledik… Ve size, bitirmeden elinizden bırakamayacağınız bir kitap daha hazırladık…
— Uğurböceği Yayınları
Üç Adamın Öyküsü
İSRAİLOĞULLARINDAN, biri ala tenli, biri kel ve öteki kör üç adam vardı. Allah bunları sınamak istedi. Ve onlara bir melek gönderdi.
Melek, önce ala tenliye uğradı:
“En çok ne istersin?” diye sordu.
Ala tenli:
“Güzel renk ve güzel bir cilt.. Beni insanlara çirkin gösteren bu hastalığın giderilmesini isterim,” dedi.
Melek hemen ona dokundu. Ve o çirkin, hastalıklı görüntü ondan gitti, teni güzelleşti.
“En çok hangi malı seversin?” diye sordu.
Ala tenli, “Deveyi,” diye cevap verdi.
Bunun üzerine ona, çok yakında yavrusu olacak hamile bir deve verildi.
Ve melek, “Allah bunları senin için berekedi kılsın!” diye dua ederek ala tenlinin yanından ayrıldı. Sonra kelin yanma giden melek, ona da:
“Ey kel! En çok istediğin şey nedir?” diye sordu.
Kel, “Güzel bir saç!” dedi.
Melek hemen onun başına dokundu. Kelin başından, gür ve güzel saçlar çıktı.
Sonra melek ona:
“En çok hangi malı seversin?” diye sordu..
“İneği çok seviyorum,” diye cevap verdi kel. Bunun üzerine kele, yakında yavrulayacak hamile bir inek verildi.
Melek, ona da:
“Allah bunu senin için berekedi kılsın!” diye dua etti ve sonra körün yanma gitti:
Köre de, “En çok ne arzu ediyorsun?” diye sordu.
Kör, “Allah, benim gözlerimi tekrar bana versin de, insanları göreyim” dedi.
Bunun üzerine melek onun da yüzüne dokundu. Allah, körün gözlerini açtı.
Melek yine sordu:
“En çok hangi malı seversin?”
“En fazla koyunu seviyorum,” dedi kör.
Bunun üzerine kendisine yakında yavruları olacak hamile bir koyun verildi.
Ve çok geçmeden, deve ile inek yavruladı, koyun da kuzuladı.
Aradan uzun bir zaman geçti.
Bu üç adamdan birinin bir vadiyi dolduracak kadar devesi, öbürünün ineği ve diğerinin de aynı miktarda koyunu oldu.
Sonra melek tekrar dönüp önce ala tenlinin eski hastalıklı haline girerek, onun yanma geldi ve:
“Fakir bir adamım, yoluma devam etmek imkânım kalmadı. Bugün ulaşmak istediğim yere,
önce Allah’ın, sonra senin yardımın sayesinde varabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah için, senden bir deve istiyorum. Bana bir deve ver ki, onunla yolculuğumu tamamlayabileyim” diye yalvardı. Eskiden ala tenli olan adam:
“Sana sıra gelene kadar, verilecek çok yer var!” dedi.
Bunun üzerine melek:
“Seni bir yerden gözüm ısırıyor. Sen eskiden ala tenli idin. İnsanlar senden iğrenirlerdi. Fakirdin, Allah sana mal verdi değil mi?” dedi.
Ala tenli, “Mal bana dededen babadan miras olarak kaldı” diye cevap verdi.
Melek:
“Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni o eski haline geri döndürsün!” dedi ve oradan ayrıldı.
Melek, kel bir adam kılığına girip, o eski kel adamın yanma gitti.
Kele de, ötekine söylediği gibi söyledi.
Kel de, ala tenli gibi, onu eli boş geri çevirdi. Ve mallarının kendisine miras kaldığını söyledi.
Melek ona da:
“Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni önceki hâline çevirsin,” diye beddua etti.
Sonra da körün eski kılık kıyafetine girerek onun yanına geldi ve:
“Yolcu ve fakir bir adamım. Yoluma devam edebilmem için çarem kalmadı. Önce Allah’ın, sonra da senin yardımın sayesinde gideceğim yere varabilirim. Senin gözlerini sana yeniden veren Allah hakkı için, senden bir koyun istiyorum,” diye yalvardı.
Bunun üzerine eskiden kör olan o adam şöyle dedi:
“Ben kördüm Allah gözlerimi açtı. Bu bakımdan istediğini al, istediğini bırak. Allah’a yemin olsun ki, Allah için aldığın hiçbir şeyde sana zorluk çıkarmayacağım” dedi.
Melek:
“Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandı. Sen kazandın, ötekiler ise kaybetti..” dedi.

Edebiyatımızda Yer Alan İLKLER


Edebiyatımızda noktalama işaretini, ilk kez Şinasi “Şair Evlenmesi” adlı eserinde kullanmıştır.
Edebiyatımızda ilk çeviri roman, Kamil Paşa'nın yaptığı Telemak'tır. 
Edebiyatımızda ilk roman, Taaşşuk-u Talat-ı Fitnat'tır.
Edebiyatımızda ilk köy romanı, Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı eseridir.
Edebiyatımızdaki ilk realist romancı Recaizade Mahmut Ekrem'dir.
Edebiyatımızdaki ilk realist roman Araba Sevdası'dır, yazarı Recaizade Mahmut Ekrem'dir.
Edebiyatımızda ilk edebi roman, Namık Kemal'in "İntibah" adlı eseridir.
Edebiyatımızda ilk psikolojik roman, Eylül'dür, yazarı Mehmet Rauf’tur.
Edebiyatımızda ilk tarihi roman, Namık Kemal'in "Cezmi" adlı eseridir.
Edebiyatımızda ilk kadın romancı Fatma Aliye'dir.
Edebiyatımızda ilk makaleyi Şinasi yazmıştır. (Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi) 
İlk tiyatro Şinasi'nin Şair Evlenmesi'dir.
Edebiyatımızdaki ilk pastoral şiir A. Hamit Tarhan'ın Sahra adlı şiiridir.
Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman denemesi Nabizade Nazım'ın “Zehra” adlı eseridir. 
Edebiyatımızda çocuklar üzerine yazılmış ilk eserler Nabi'nin Hayriye'si ve Sümbülzade Vehbi'nin Lütfiye'sidir.
Edebiyatımızdaki ilk eleştirmen Namık Kemal'dir.
İlk çocuk yayınımız ise Eftal ve Mümeyyizdir.(1869) 
Türk Edebiyatı'nda bilinen ilk çocuk gazetesi “Çocuklar İçin Mümeyyiz”dir.
Divan Edebiyatı'nın ilk şairi Hoca Dehhani, son şairi ise Şeyh Galip'dir.
İlk yerli çizgi roman, Türk Kahramanı Köroğlu'dur. (1953) 
Ülkemizde ilk çocuk çizgi roman türü Kara Maske'dir. (1943)
Yahya Kemal bütün şiirlerini aruzla yazmıştır, yalnız Ok şiirini hece vezni ile yazmıştır. 
Kutadgu Bilig ilk Türk dünyası ansiklopedisidir.
Batılı tekniğe uygun ilk roman Aşk-ı Memnu'dur. 
İlk edebi topluluk Servet-i Fünun'dur.    http://www.memurvadisi.com/
Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan M. Emin Yurdakul'dur.
İlk divan sahibi sanatçımız Yunus Emre'dir.
Şiirde noktalama işaretini ilk kez kullanan Servet-i Fünun sanatçısı Tevfik Fikret'tir.
En uzun ömürlü edebiyat dergimiz 1933 yılında çıkmaya başlayan Varlık Dergisi'dir.
Hayat hikayesini İngilizce yazan ilk yazarımız Halide Edip Adıvar'dır.
İlk Türkçe gazete 1831'de kurulan Takvim-i Vaka'dır.
İlk Türkçe özel gazete 1860'da kurulan Tercüman-ı Ahval'dır.
Türk Edebiyatı'ndaki ilk deneme yazarı Nurullah Ataç'tır.
Matbaada basılan ilk kitabımız Vankulu Lügati'dir.
Türklerin kullandığı ilk alfabe Göktürk Alfabesi'dir.
İlk mizah gazetemiz Diyojen'dir. (N. Kemal)
İlk sözlük kitabımız Divan-i Lügati’t Türk'tür. (K. Mahmut)
İlk edebi tartışma Ziya Paşa ile Namık Kemal arasında olmuştur.
Edebiyatımızdaki ilk çağdaş roman Mai ve Siyah'tır. (Halit Ziya)

Dünya Tarihine Yön Veren Olaylar

İlk Atom Bombasının Atılışı

6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası Enola Gay isimli bir bombardıman uçağı ile Hiroşima’ya atıldı. O andan itibaren dünya artık yeni bir döneme girdi. Nükleer tehtidin gücünü ve riskini anladı. Artık ülkeler tüm politikalarını ister istemez bu büyük riske göre ve ona karşı ayarlamak zorunda kaldılar.


Barutun Bulunması

Atom bombasının icadına kadarki en ölümcül silahın bulunmasının tek amacı ölümsüzlük isteğiydi. Milattan önce 850’li yıllarda ömür uzatıcı iksirleri bulmaya çalışan Çinli kimyagerler istediklerinin tam tersi bir şeyi, barutu keşfettiler. Buluşları o andan sonra her türlü savaşın gidişatını değiştirdi.
http://www.memurvadisi.com/
Magna Carta

Otoritenin sınırlanmasını gösterir ilk tarihi belge. Magna Carta, İngiltere’deki soyluların Kral John'u zorlayarak 1215 yılında imzalattırdığı ilk belgedir. Soylular, kendi rızaları olmadan toprak sahiplerinden vergi alınamayacağını ve merkezi otoriteye katılımın sağlanacağı hükmünü karara bağlamışlar ve böylece bir yandan kralın otoritesini sınırlarken, öte yandan da modern parlamenter sistemin ilk çekirdek uygulamasını gerçekleştirmişlerdir.

Büyük Veba Salgını

14. yüzyılda ortaya çıkan salgın sona erdiğinde ulaştığı bölgelerdeki nüfusun yaklaşık yarısını öldürmüştü. Toplam 75 milyon insan acılar içinde kıvranarak hayatını kaybetmişti. Veba salgını özellikle Avrupa’yı sarsmıştı. Salgından sonra Avrupa’da kiliseye olan güvenin de sarsılmasıyla sosyal değişiklikler yapıldı.

Berlin Duvarı’nın Yıkılışı

İkinci Dünya Savaşına kadar, Almanya’nın başşehri olan Berlin, 1943'te Almanya ikiye bölününce, Doğu ve Batı Berlin olarak ikiye bölündü. Doğu Berlin, Doğu Almanya'nın başşehri, Batı Berlin ise Batı Almanya'nın bir eyaleti oldu. 1961 yılında Doğu Almanya tarafından yapılan ve "Utanç Duvarı" diye anılan Berlin Duvarı, Almanya'nın bölünmüşlüğünün bir sembolüydü. 1990 yılında iki Almanya'nın birleşmesiyle birlikte, Berlin Duvarı da yıkıldı. Bu duvarın yıkılması, hem iki Almanya arasında, kalpler arası duvarı yıkmış ve hem de özgürlüğe bariyerlik yapan bir kavramın hem fiziksel hem de anlam açısınından yıkılmasını sembolize etmiştir.

Şekerin Bulunması

İngiliz sömürgecilerinin dediği şekliyle Beyaz Altın, milyonlarca Afrikalıyı 16. yüzyılın başlarında Amerika’ya getiren köle ticaretinin motoruydu. Şeker ticaretinden elde edilen kâr o kadar çoktu ki Amerika şeker sayesinde İngiltere’den bağımsızlığını kazandı.

Bağımsızlık Bildirgesi

1776 yılında Bağımsızlık Bildirgesi’ni yazdığında Thomas Jefferson, İngilizlerin elinden kurtulmak isteyen 13. Koloninin adına konuşuyordu. Yazdığı bildirge, dünya çağında bir etkiye sahip oldu. Bu bildirge sadece Amerika Tarihi’ni değiştirmekle kalmadı; ayrıca diğer ulusların bağımsızlık mücadelesini de ateşlendirdi.

İstanbul’un Fethi

Büyük hükümdar Fâtih Sultan Mehmet’in balistik hesaplarını bizzât yapıp, döktürdüğü toplar, zamânın en büyük ve tesirli silahıydı. Topçuluk tekniğinin, dünyâ târihini değiştirecek ilk büyük zaferi İstanbul’un fethidir. Avrupa kralları top sâyesinde, otoritelerini hiçe sayan ahâliye esir muâmeleleri yapan derebeylik (feodalite) usûlünü kaldırdılar. Merkezî otorite kuvvetlenip, millî birlik esâsına göre kurulan devletler, Avrupa haritasında kalıcı sınırlar meydana getirdiler. Hıristiyan Avrupa’da kültür ve medeniyet gelişti. Doğu ticâret yollarının bütünüyle Türk ve İslâm ülkelerinin eline geçmesi Avrupalıları ihtiyaçlarını temin için yeni yollar aramaya sevketti. Ticârî yollar aramak için keşiflere çıktılar. Yeni ülkeler keşfettiler.

Dudak Ağız Burun ve Yüz Biçimlerine Göre Kişilik Tahminleri

DUDAKLAR

* Dar dudak: Duygu ve heyecanlarını pek göstermezler. Bencil ve içe kapanıktırlar.

* Dolgun ve uzun dudak: Her şeye çabuk inanırlar. Aşka düşkün oldukları halde tatminsiz ve değişkendirler. Pek canlı, atak olmazlar. Tavırları dürüsttür.

* İnce dudaklar: İnce dudaklı insan keskin zekalı, çalışmaktan korkmaz ve paraya fazla değer vermez.

Yorulmadan, usanmadan öğrenmek araştırmak ister. Sağlam temellerde bir sevgi arar. Mutluluğu dalgalıdır.

* Sarkık dudaklar: Küçük sorunları büyüten, hayattan zevk alamayan, hırçın ve mutsuzdurlar bu kişiler çevresindekileri de olumsuz etkilerler.
http://www.memurvadisi.com/
AĞIZ

* Küçük ağız: Sakin, az ve öz konuşur. Çevresindeki her şeyin farkındadır. İç ve dış dünyası uyumlu dengeli ve güvenilir insanlardır. Biraz bencil ve cimri olurlar.
* Büyük ağız: Bildiğini kimseden gizlemez. Dobra, kendine güvenen, kaprisli bir yapısı vardır. Gözü hep yükseklerde, doyumsuzdur.

YÜZ BİÇİMLERİ YORUMU

* İnce uzun ve ölçülü yüz: Atak ve araştırmacı bir kişilik sergilerler. Bu tarz insanlar seçici olurlar. Başkalarıyla ilişkileri genellikle olumlu olur. Etkili bir hatiptirler. Sürekli aşk peşinde koşarlar ve bundan da büyük bir zevk alırlar.

* Yuvarlak dolgun yüz: Sevimli, cana yakın insanlardır. İnsanları sever ve sevdiklerine sadık kalırlar. Prensip sahibi ve güven veren bir karakterleri vardır. Yönetmekten çok yönetilmeyi severler.

* Kare yüz: İş adamları, bilge kişiler, bağımsız iş becerme eğiliminde olan insanların yüzüdür. Başkalarının emrinde çalışmayı sevmezler. Ekip çalışmasını severler fakat yönetim ellerindedir. Gerçekçi, azimli ve uyumlu insanlardır. Eksik yönleri; ödün vermezler. Eleştiriye katlanır fakat kırılganlıklarını belli etmezler. Sinirlidirler.

* Köse yüz: Çiğ sözlü olur.

* Kızaran yüz: Utangaç olur.

* Esmerler: Akıllı olur.

BURUN

* Uzun burun: Anlayışları kıttır. İleri görüşlü değildirler. İş yönetmekte başarısız olurlar. Çekingen ve pasiftirler.

* Kısa burun: Genellikle korkak olurlar. Girişken vasıflan yoktur. Yönetilmeyi beklerler.

* Ağza yakın olan burun: Güvenilir kişiler değildirler. Her yönden eksiktirler. Bunlarla ilişkide temkinli olmak gerekir. İkili ilişkide zarar verebilirler.

* Ucu top burun: Canlı ve girişken kişilikleri vardır. Sekse düşkündürler. Yaşamayı ve yaşatmayı severler. Zevk ve sefa düşkünü olurlar.

* Eğri burun: Mert, dürüst ve iyilik sever insanlardır. Olgun, iş becerileri olan güvenilir kişilikleri vardır.

* Geniş delikli burun: Kendini beğenmiş ve haset olurlar. Güvenilir bir dostlukları olmaz. Her şeyi kendilerine yontarlar.

* Büyük ve geniş burun: Sekse düşkün1ükleri aşırı derecededir. Merhametli, uyumlu yalnız biraz bencil olurlar. Eğlence ve zevk oyunları hobileridir. Nankördürler.

* Burundan konuşan: Kibirli, kendini beğenmiş bir tip sergiler. Dostlukları uzun değildir. Hep bana anlayışlı ağır basar.

Sevgilinizle Telefonda Konuşmanın 10 Altın Kuralı

Erkeklerle kadınların telefon ve bilgisayar gibi iletişim araçlarına bakış açıları çok farklı. Erkekler bu araçları bilgi almak için kullanırken, kadınlar duygu ve düşüncelerini paylaşıyorlar.
Konuyu araştırırken çok eğlendik. Sonuçların sizin de ilginizi çekeceğinden eminiz!

Boş konuşmayın

Erkeklerin çoğu, telefonda uzun uzun konuşmaktan hoşlanmaz. Hele siz “Bugün ne yaptın?” sorusunu günlük programınızı dakika dakika anlatarak yanıtlıyorsanız, dikkati bir süre sonra dağılacaktır.

Bu yüzden tabii ki telefonda sohbet edin ama konuyu çok fazla uzatmayın. Sizin için önemli meseleleri ise buluşmalarınıza saklayın. Doğal olun ve en yakın arkadaşınızla sohbet ediyormuş gibi konuşun ama “Saçımın kırıklarını aldırmam gerek ya da epilasyon yaptıracağım” gibi “kızsal” konuları yakın arkadaşlarınıza saklayın.

Eğer o, sizi arıyorsa bırakın konuşsun ama eğer arayan sizseniz konuşmayı mümkünse kısa tutun.

Erkek ne zaman ve ne sıklıkta aranmalı?
http://www.memurvadisi.com/
Unutmamanız gereken en önemli kurallardan biri şu; hiçbir zaman ilk arayan siz olmayın.


İlk buluşmadan sonra mutlaka onun aramasını beklemelisiniz, bu, belki klişedir ama inanın doğru olduğu için klişeleşmiştir. Normal şartlar altında buluştuktan sonra sizi o gece veya ertesi gün aramalı ya da mesaj göndermeli. Eğer aramazsa beklemelisiniz.

Aradan bir hafta geçtiği halde aramıyorsa, sizden hoşlanmıyor demektir. Tabii hastalık, aileden birinin ölümü veya işten atılma gibi çok ciddi bir bahanesi yoksa. Uzun bir süredir birlikteyseniz, yine de onu, sizi aradığından daha fazla sayıda aramamalısınız.

Bu, can sıkıcı olabilir hatta sizden uzaklaşmasına bile sebep olabilir. Çünkü erkekler bağımsız ve güçlü kadınlardan hoşlanırlar. Çok fazla arayan kadınları yapışkan, fazla bağımlı gibi genellemelere dahil ederler

Aradığı zaman nasıl konuşmalı?

Kurallar sadece bunlarla da sınırlı değil tabii. Sizi aradığı zaman sevindiğinizi çok belli etmeyin ve en önemlisi telefonu ilk çalışında açmayın. Böylece, telefon başında heyecanla onun aramasını bekliyormuşsunuz gibi görünmezsiniz.

Ayrıca her aradığında telefonu açmayın. Bir süre sonra yanıt vermeniz daha doğru olur. Böylece sizi daha çok merak eder ve her istediği zaman ulaşılır görünmezsiniz. Unutmayın onun üstünüze düşüyor olması gerekli, tersi değil.

Cevapsız iki aramanız var...

Eğer aradığınızda telefonunuza cevap vermediyse hemen paniğe kapılmayın, gerçekten meşgul olabilir ve telefonuna cevap veremeyeceği bir yerde de olabilir. Bu durumda onu tekrar aramak yerine mesaj atın.

Eğer makul bir zamandan sonra ve mesaj atmanıza rağmen hâlâ sizi aramadıysa, sizinle ilgilenmiyor demektir, onu bir daha arayarak zamanınızı harcamanıza gerek yok. Çok acil ve önemli bir şey olmadıkça birkaç kere üst üste aramaktan da kaçınmalısınız.

Sessizlik krizini atlatın.

Nasıl olduğunu bilirsiniz, sizi arar ve konuşurken birden ikinizde susarsınız ve bu bir anlık suskunluk saatlerce gibi gelir birden.


İşte gereğinden fazla uzayan sessizliklerden kurtulmak için, uzmanlar soru sormanızı öneriyor. Onunla ilgili sorular sorun ama bunlar “Neredeydin?” gibi soruşturma şeklinde değil de sevdiği veya sevmediği şeyler gibi genel konular hakkında olsun. Böylece yeni bir konu açılır ve sizde sessizlik krizini atlatmış olursunuz.

Konuşmayı İlginç kılın

Telefonda konuşmak, yüz yüze konuşmaktan bazen daha zordur çünkü karşınızdaki kişinin yüz ifadesini göremezsiniz bu nedenle erkek arkadaşınızla uzun bir süredir birlikteyseniz ve çok zaman geçiyorsanız, telefonda uzun süre konuşmamanız normal karşılanabilir.

Eğer fazla görüşemiyorsanız telefonda konuşma becerilerinizi geliştirmenizde kesinlikle yarar var. Konuşmaların monotonlaşmasını önlemek için ise, uzmanlar konuşmanın tıkandığı zamanlarda esprili anekdotlar anlatılmasını öneriyorlar. Bu, tekdüzeliği kırabilir.

Tehlikeli Konuşmalar

Telefonda abartılı derecede seks içerikli konuşmak o kadar da iyi bir fikir olmayabilir. Eğer telefonda konuşmalarınız genellikle bu tip konulara kayıyorsa, ipleri ele almanın zamanı gelmiştir demektir.

Bu tip konuşmaları sizden erkek arkadaşınız isteyebilir ama bunlar çoğunlukla aranızdaki heyecanının yok olmasına sebep olabilir. Üstelik çevreden bu tip konuşmalarınızı duyanlar da hakkınızda yanlış şeyler düşünebilirler. Ayrıca bu konuşmalar sandığınızın aksine sizi yakınlaştırmak yerine uzaklaştırabilir.

İlişki yeniyse

Eğer onunla yeni tanıştaysanız yani kendisi potansiyel sevgili adayıysa ve telefon numaranızı yeni aldıysa, kural yine onun aramasını beklemektir. Normali (ve kibar olanı) sizi 24 saat içinde aramasıdır, o zaman siz de onu 24 saat içinde geri arayabilirsiniz.


Eğer telefon numaranızı aldıktan sonra sizi aramak için dört-beş gün beklediyse siz de aynısını yapmalısınız. Ya da size sadece telefon mesajı atıyorsa siz de ona aynı şekilde mesajla cevap vermelisiniz. Sonuç olarak o kişi size hayatında öncelik vermediyse sizin de ona öncelik vermenize kesinlikle gerek yok.

Meşgulse?

Onu önemli bir şey söylemek için aradınız ve meşgul olduğunu söyleyip telefonu kapattı. Gerçekten çok önemli bir konuyla meşgul değilse sizi ne kadar zaman sonra geri aradığına bakın.

Eğer işi biter bitmez aramıyorsa size zannettiğiniz kadar değer vermiyor demektir. Sonuçta ne kadar meşgul olsa da kısa bir mesaj gönderebilirdi veya çok kısa sürse de sizi hemen geri arayabilirdi. Bunları yapmıyorsa erkek arkadaşınızın ilginizi gerçekten hak edip etmediğini sorgulamanız yerinde bir davranış olur. Gerçekten meşgul olduğuna inanırsanız tavsiyemiz konuyu sorun haline getirmemeniz olacak.

kadınvekadın.net

Farklı Pencereden Bakabilmek

Bir Bilgeye sormuşlar:
“Dünyada en çok kimi seversiniz?”
“Terzimi severim” diye cevap vermiş. Soruyu soranlar şaşırmışlar.

“Aman üstad! Dünyada sevecek o kadar kimse varken, terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?” diye sormuşlar.
Bilge, bu soruya şöyle cevap vermiş:
“Evet dostlarım, ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler; ölünceye kadar da beni hep aynı kalıpla ve aynı gözle görürler. 

Hepimiz her an yeniden doğuyoruz, bedenimizde sürekli bir devir dayım var. Hücreler saniyeye oranla mütemadiyen farklılaşmakta… Bir gün önce vücudumuzda var olan değerlerle bir gün sonraki arasında dahi dağlar kadar fark olduğu düşünülürse, zihin yapımızdaki değişiklikler de hesap edildiğinde kişi edinimleri sonucunda elbette ki değişecek ve başkalaşacaktır. Dolayısıyla hem kişiler hem de zihniyetler hakkında düşünürken peşin hükümden kaçınmalı ve geniş perspektiflerden inceleyerek işin özüne inilmeli. 
Hayat peşin hükümlerle ve dar kalıplarla şekil alacak kadar basit işlevi olan bir değerler bütünü değildir. Yeniliğe, farklılığa kucak açalım. Enine boyuna aklederek fikir sahibi olalım. Beğendiğim bir sözü bu vesileyle paylaşmak isterim; “Bilgin olmayan konuda fikrin de olmasın.” 
 Aynı pencereden baktığımız sürece hep aynı yeri görürüz ve görüp göreceğimiz her şeyin onunla sınırlı olduğunu düşünürüz, halbuki farklı pencerelerden baktığımızda muhakkak farklılıklara da şahit oluruz. Nitekim bu ay biraz da değerlendirme ve analiz etme yetimiz üzerinde düşünelim ne dersiniz? Neyi, neye göre hesap ediyoruz acaba?
360 değil de, 720 derece geniş bir açıdan bakabilen bireyler olabilmemiz dileğiyle…
UYARI:Sitemiz kişileri bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır, sağlık hizmeti vermemektedir. sitedeki bilgi hataları, eksiklikleri, ve gecikmelerinden doğabilecek maddi ve/veya manevi risk ve zararlardan sitemiz sorumlu değildir.Bu programların içeriği ve kullanımı ile ilgili tüm riskler, oluşabilecek maddi manevi tüm zararlar kullanıcının sorumluluğundadır. Ayrıca hat ve/veya sistem arızaları sebebi ile meydana gelebilecek hata, kesinti, bilgi naklinde gecikme ve bilgisayar/telefon virüsüne bağlı problemlerden ve sair sebeplerden kaynaklanabilecek doğrudan veya dolaylı maddi ve manevi zarar ve masraflardan, önceden haber verilmiş olunsa bile, sitemiz sorumlu tutulamaz. Yayınlamış olduğumuz paylaşımların tamamı sitemiz dışındaki kaynaklardan alınarak sizlerle buluşturulmuştur , bu nedenle sitemizde hiçbir paylaşım kaynağı yoktur. Sitemizden yayınlanan video ve benzeri paylaşımlar tamamen sosyal video paylaşım , (halka açık) sitelerden alınmıştır , paylaşımlardan doğabilecek sorunlar, kesinlikle SİTEMİZE ait değildir (sitemizi bağlamaz).
ariyordum free backlinkSeo Memurvadisi Backlink Austausch ECBannerFree Automatic Backlinks Free Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinks Free Automatic BacklinksFree Automatic Backlinksfreebanner4u
Memursite*Turbo Ping*Sigorta Kasko*Haber Suyu*Haberin Suyu*Yeni Sözlük*Canlı TV İzle 1453 *Online Html Kod Deneme*Milli Piyango Çekiliş Sonuçları*Yemek Tarifleri*Göz TV*Survivor All Star*Survivor 2015 All Star*Banka Adresleri*AS Gif